Aile, toplumsal bağları güçlendiren, kültürel mirasın ve toplumun devamlılığını sağlayan medeniyetlerin vazgeçilmez temelidir. Ailenin önemini ele alan bu çalışma; Türk muhafazakâr düşünce perspektifinden aile kurumunun din, eğitim, ahlak ve milliyetçilik ekseninde nasıl tanımlanıp işlev gördüğünü ortaya koymayı amaçlamaktadır. Çalışmada tümevarım yöntemi, metin çözümlemesi ve tematik içerik analizi teknikleri eşzamanlı olarak uygulanmıştır. Bu çerçevede Nurettin Topçu, Sezai Karakoç, Mustafa Şekip Tunç, Ali Fuat Başgil, Cemil Meriç Fatma Aliye Hanım gibi önemli Türk muhafazakâr düşünürlerin fikirleri incelenmiştir. Elde edilen bulgular, ailenin manevi terbiyenin birinci derecede gerçekleştiği toplumsal alan olarak tanımlanmakta ve dinî normların kuşaklar arası aktarımının gerçekleştiği sosyal kurum olarak işlev görmektedir. Eğitim açısından aile, bireyin eğitim sürecinin başladığı ilk eğitim kurumu olup, çocukların temel değerleri öğrendiği ve kişilik gelişiminin şekillendiği ortamdır. Modernleşme sürecinin geleneksel aile yapısını zayıflattığı kaygısı dile getirilmekte, aile ise bu çözülmeye karşı direnç kaynağı olarak sunulmaktadır. Ahlak teması çerçevesinde aile, toplumun erdem değerlerinin nesilden nesile aktarıldığı sosyal çevre, milliyetçilik düzleminde ise ulusal kültürün korunması ve kimlik politikalarında devletin temel hücresi olarak tanımlanmıştır. Cinsiyet rolleri bağlamında geleneksel kadın-erkek ayrımlarının sürdürülmesi savunulurken, bazı kadın düşünürlerin eserlerinde kadının eğitimi ve hakları doğrultusunda sınırlı reformist önerilere de yer verilmiştir. Sonuç olarak makale, Türk muhafazakâr düşüncede ailenin hem bireysel maneviyatın hem toplumsal düzenin temel taşı ve sürekliliğin merkezi kurumu olduğunu göstermektedir.
The family is the indispensable foundation of civilization, strengthening social bonds and ensuring the continuity of cultural heritage and societal structure. Recognizing the importance of the family, this study aims to reveal how this institution is defined and functions within the Turkish conservative perspective, focusing on religion, education, modernization, morality, and nationalism. In this context, textual analysis, historical-comparative methods and thematic content analysis were conducted simultaneously; the ideas of important conservative thinkers such as Nurettin Topçu, Sezai Karakoç, Mustafa Şekip Tunç, Ali Fuat Başgil, Cemil Meriç and Fatma Aliye Hanım were examined. The findings obtained define the family as the primary institution for spiritual education and as the institution where religious norms are transmitted between generations. In terms of education, the family is the first educational institution where the individual's education process begins, and it is the environment where children learn basic values and their personalities are shaped. Concerns are expressed that the modernization process has weakened the traditional family structure, with the family being presented as a source of resistance to this dissolution. Within the framework of morality, the family is defined as a sacred space where the virtues of society are passed down from generation to generation, while in the context of nationalism, it is defined as the basic cell of the state in the preservation of national culture and identity policies. While the perpetuation of traditional gender roles is defended, some female thinkers have offered limited reformist proposals in their works regarding women's education and rights. In conclusion, the article demonstrates that in Turkish conservative thought, the family is both the cornerstone of individual spirituality and social order and the central institution of continuity.