Bu çalışma, anksiyete bozuklukları ile madde kullanımı arasındaki ilişkiyi detaylı bir şekilde incelemektedir. Araştırmanın temel amacı, bu iki sorun arasındaki etkileşimleri analiz ederek madde bağımlılığına sebep olan faktörleri anlamak ve önleme stratejileri geliştirilmesine katkı sağlamaktır. İnsanların uyuşturucu kullanımına yönelmesinde biyolojik, psikolojik ve çevresel etmenlerin yanı sıra sosyal kaygı, stres, yalnızlık gibi bireysel faktörlerin rol oynadığı bulgulanmıştır. Özellikle sosyal baskı ve merak, genç bireylerde madde kullanımı riskini artıran kritik unsurlardır. Araştırma, bağımlılık döngüsünün hem bireysel hem de toplumsal boyutlarını ele almakta ve madde kullanımının yalnızca bireyin zihinsel ve fiziksel sağlığı üzerindeki etkilerini değil, aynı zamanda sosyal çevresindeki zararlarını da vurgulamaktadır. Bulgular, madde bağımlılığı olan bireylerin anksiyete bozukluklarına sahip olma riskinin daha yüksek olduğunu ve bu bireylerde depresyonun da yaygın bir şekilde görüldüğünü göstermektedir. Bu durum, bireylerin kaygı düzeylerini azaltmak için madde kullanımına yönelme olasılığını artırmaktadır. Çalışmanın önemi, anksiyete bozuklukları ile madde kullanımı arasındaki ilişkiyi anlamanın, etkili müdahale stratejileri geliştirmek için kritik olduğunu göstermesidir. Bu bağlamda, erken tanı ve önleyici yaklaşımlar, bireylerin bağımlılığa yönelmesini engelleyebilir. Özellikle gençler ve ergenler için sosyal destek mekanizmalarının güçlendirilmesi, eğitim müfredatlarına madde kullanımını önlemeye yönelik içeriklerin eklenmesi gibi öneriler, bu çalışmanın sonuçları doğrultusunda geliştirilebilecek stratejiler arasında yer almaktadır. Bu araştırma, bireylerin bağımlılık riskini artıran biyolojik, çevresel ve psikolojik faktörlerin daha iyi anlaşılabilmesi için daha geniş çaplı disiplinler arası çalışmalara olan ihtiyacı vurgulamaktadır. Elde edilen sonuçlar, madde bağımlılığı ile mücadelede yalnızca tedaviye değil, aynı zamanda önleme ve rehabilitasyon süreçlerine de odaklanılması gerektiğini ortaya koymaktadır.
This study explores the intricate relationship between anxiety disorders and substance use, aiming to analyze the interactions between these two issues and contribute to the development of preventive strategies. The findings indicate that biological, psychological, and environmental factors, alongside individual elements like social anxiety, stress, and loneliness, play a significant role in driving individuals toward substance use. Social pressure and curiosity, particularly among young individuals, emerge as critical contributors to increased substance use risk. The research addresses both the individual and societal dimensions of addiction cycles, highlighting not only the mental and physical health impacts on the individual but also the broader social consequences. The findings reveal that individuals with substance use disorders are at a higher risk of developing anxiety disorders, with depression being commonly observed among this group. This correlation increases the likelihood of individuals turning to substance use as a coping mechanism to mitigate anxiety levels. The importance of this study lies in its emphasis on understanding the connection between anxiety disorders and substance use, which is crucial for developing effective intervention strategies. Early diagnosis and preventive approaches could deter individuals from addiction. Recommendations based on the study's results include strengthening social support systems, incorporating substance use prevention content into educational curricula, and designing targeted therapeutic interventions for youth and adolescents. This research underscores the need for more comprehensive interdisciplinary studies to better understand the biological, environmental, and psychological factors that heighten the risk of addiction. The findings highlight the necessity of focusing not only on treatment but also on prevention and rehabilitation processes in combating substance addiction.