Televizyon kendisini dış dünyanın gerçekliğini aracısız ileten olarak tanımlar. Dış dünyadaki gerçekliğin iletişim araçları üzerinden dolayımlanması defalarca araştırma konusu olmuş, iletişim araçlarının nesnel dünya gerçekliğini bir şekilde deforme ettiği, yeniden inşa ettiği görüşü yinelenmiştir. Kitle iletişim araçları, özellikle de televizyon, gerçekliği yeniden inşa etmektedir. Televizyon iletisi, gerçekliği algılamada kullandığımız çerçeve bilgilerine şekil vermektedir. Bu bağlamda iki gerçeklikten söz etmek gerekmektedir; bireyin kendi gözlemleri, hayat deneyimleri, yaşanmışlıkları üzerinden oluşan gerçeklik; diğeri ise, medya ve onun kanalları aracılığıyla kurgulanan, aktarılan, inşa edilen, seçim yolu ile mesleğin profesyonellerince karşımıza konulan gerçeklik. Televizyon programlarının salt bilgiyi iletmediği, bilgiden öte mesajları barındırdığı, ancak bu mesajların izleyiciye açık bir şekilde iletilmediği düşünülmektedir. Farklı program formatlarının da var olan gerçeği aktarırken format kodları aracılığıyla ne derece deforme ettiği, değiştirip dönüştürdüğü incelenmiş ve televizyon program formatlarının toplumsal gerçekliğin kurulmasında önemli rol oynadığı ortaya çıkmıştır. Bu çalışmanın inceleme konusu ise, televizyon ve toplum hakkında eleştirel yaklaşımlar sunan filmlerdir ve veri tabanını oluşturmak amacıyla üç film seçilmiştir. Söz konusu filmler, söylemini medya kanalıyla sunulan gerçekliğin eleştirisi üzerine kuran filmlerdir.
Television defines itself as if it conveys outher life reality without a mediator. The fact that the reality in the outher life is mediated through the means of communication has been a subject of research many times, and the view that communication tools have deformed and rebuilt the reality of the real life has been repeated. Mass media, especially television, is rebuilding reality. Television message forms the framework we use to perceive the reality. Two realities need to be mentioned in this context; the reality of the i