Kapitalizm, kendi içinde başlattığı, değişim, dönüşüm politikalarıyla var olma sürecini yeni bir boyuta taşıdı. Yirminci yüz yılın son çeyreğinde, İngiltere ve Amerika öncülüğünde, neoliberal karşıdevrim diye adlandırılan bu politikalar; yapısal uyum yasaları başlığı altında bir dizi siyasi, ekonomik, kültürel alanda köklü değişimleri içerir. Küreselleşme adı verilen yeni düzenle yapılmak istenen, kapitalist sermayenin etki alanını küresel ölçekte genişletmek, üçüncü dünya ülkelerini piyasa ekonomisine bağlamaktır. Proje ancak ülkelerin kabul edecekleri garanti anlaşmalarına göre yürüyecektir. Dayatılan yasalar çoğu ülkeler tarafından kabul edildi ya da kabul etmek zorunda bırakıldılar. Böylelikle dünya uluslar arası sermayenin açık pazarı haline gelmiş oldu. Bu durumda küresel zincire eklenen ülkelerin bekası neoliberal politikaların insafına terk edilmiş olmaktadır. Üretimden uzaklaştırılan devletin temsil özelliği, hakemlik statüsüyle sınırlı tutularak bir şirket konumuna indirgenmiştir. Neoliberal politikaların, siyasi oyun kurucu görevi sadece ekonominin liberalleşmesi değil, aynı zamanda küresel ölçekte toplumsal entegrasyon sağlamayı da amaçlar. Kapitalizmin mantığını oluşturan Postmodernizm tüketim kültürü sayesinde, sosyal yapı ve gelecek, kışkırtılan tüketici üzerinden dönüşüm amaçlanmaktadır.
Capitalism has brought a new dimension to the process of existence through change and transformation policies that it has initiated within itself. In the last quarter of the twentieth century, these policies, called the neoliberal counterrevolution, in the name of England and America, Structural adjustment law encompasses a number of fundamental changes in the political, economic and cultural field. The new regime, called globalization, is to expand the scope of the capitalist capital globally and to connect the third world countries to the market economy. The project will only proceed according to the guarantee agreements that countries will accept. Most of the legislations have been accepted or forced to accept. Thus the world became the open market of the international capital. In this case, the countries that have added the global chain have been abandoned at the mercy of neoliberal policies. The representation of the state, which has been removed from production, has been reduced to the position of a company limited to arbitration status. Neoliberal policies, political playmaking, not only liberalize the economy, but also aim to provide social integration on a global scale. Thanks to the postmodernism consumer culture that constitutes the logic of capitalism, the social structure and the future are aimed at transformation through the provoked consumer.