Kendine özgü bir roman tarzı olan Alev Alatlı, son dönem Türk romancılığının dikkat çeken isimlerindendir. Alatlı; toplumsal gözlemleri, teorik tartışmaları, entelektüel kaygıları romanın yumuşatıcı etkisini kullanarak okura iletmeye çalışır. Alatlı’nın bir nevi “toplumsal tezli roman” diyebileceğimiz yazma tarzı hemen her eserinde çabucak fark edilen bir yöndür. Viva La Muerte isimli eserde de Günay Rodoplu isimli kahraman ile Şafak Özden arasındaki kısmen zorlama ilişki üzerinden genelde dünyanın özelde ise Türkiye’nin bazı meseleleri tartışmaya açılmıştır. Nekrofilya-Biyofilya karşıtlığı üzerinden reel ve ideal dünyanın sınırlarını çizmeye çalışan Günay Rodoplu Megamachine, Büyük Yalan, homo-economicus, yabancılaşma gibi birçok kavram kullanır. Bu çalışmada Viva La Muerte isimli eser hem teknik bakımdan hem de bahsi geçen kavramları ele alış tarzı bakımından değerlendirilmiştir.
Alev Alatlı, who has a style of her own, is a prominent writer among the late Turkish novelists. She tries to convey her social observations, theoretical discussions and intellectual concerns to readers by softening the harshness of these matters in her novels. Her style of writing that contains social theses can be easily recognized in almost every novel she wrote. In her novel Viva La Muerte she narrates the the relation between the characters Günay Rodoplu and Şafak Özden as a means of bringing the issues related to the problems of the world in general and specifically Turkey’s problems into discussion. The character Günay Rodoplu, who tries to set the boundaries between the real and the ideal world, uses many concepts such as “megamachine”, “big lie”, “homo-economicus” and “alienation”. This study examines and evaluates Viva La Muerte in respect to both its technical features and its way of treating the concepts that are mentioned above.