Araştırmanın amacı, Câbirî’nin iktisadi adalet anlayışının iktisat literatüründeki yerini ortaya koymaktır. Kapitalizme ve sosyalizme ait bazı yaklaşımları, iktisadi bir terkip haline getirmeye çalışır. Bu kuramsal terkip, piyasa sosyalizmi kavramıyla nitelendirilebilir. Kapitalizm, taşıdığı rant anlayışıyla etik hedeften yoksundur. Sosyalizm ise fakirliği ortadan kaldırma hedefi nedeniyle ahlaki bir niteliktedir. Rant iktisadı ve devleti anlayışını tarihsel diyalektik temelde ele alır. Onun rantçı-haraççı yani tribüter anlayış eleştirisi, emek-değer teorisi temelinde İon Banu tahlilleriyle birleşir. Küreselleşme ve onun bir devamı olarak değerlendirdiği kapitalizm eleştirileri de bağımlılık teorileri ile bağlantılıdır. Câbirî’nin iktisadi adalet anlayışı ile bağımlılık teorilerinden biri olan Samir Amin’in Merkez-Uydu ve rantçı üretim tarzı yaklaşımları arasında örtüşmeler bulunur. Câbirî, toplumsal olgu ve olayları belirleyen ilkenin iktisadi ve kültürel faktörlerin diyalektiğinde oluştuğunu savunur. Ona göre toplumsal aklın gereği emek ve üretime yönelmektir. Oysa İslam Arap Siyasi aklı toplumsal şuuraltının tesiriyle ganimet ve rant gelirine yönelmektedir. Rant mantığı, iktisadi adaleti ortadan kaldırmakta, toplumsal, siyasal çatışma ve krizleri artırmaktadır. İktisadi adalet varlığıyla toplumsal kaynaşmayı sağlamakta, yokluğuyla toplumsal çözülmeye neden olmaktadır. Siyasi egemenlik, beslenme ve barınma ihtiyacını karşılamasıyla kaimdir. Küreselleşme olgusu ve bağımlılık ilişkileri fakirliği yaygınlaştırmaktadır. Toplumların iktisadi, siyasi ve kültürel bağımsızlığı için öncelikle bağımlılıkların ortadan kaldırılması gerekir. Avrupa merkezci kültürel bakış Arap-İslam toplumlarının iktisadi, siyasi ve kültürel bağımsızlığını engeller. İktisadi adalet milli kültürle uyumlu olmalı, Farabi bakışı gibi küresel bir ufuk taşımalıdır.
The purpose of this research is to reveal the place of Jabiri’s understanding of economic justice in economic literature. He attempts to combine certain approaches to capitalism and socialism into an economic synthesis. This theoretical synthesis can be characterized by the concept of market socialism. Capitalism, with its understanding of rent, lacks an ethical goal. Socialism, on the other hand, has a moral character due to its goal of eliminating poverty. He examines the concept of rent economics and the state on a historical dialectical basis. His critique of the rentier-extortionist, or tributary, approach merges with his analyses of Ion Banu based on the labor theory of value. His critiques of globalization and capitalism, which he considers a continuation of globalization, are also linked to dependency theories. There are overlaps between Jabiri’s understanding of economic justice and Samir Amin’s approaches to the Center-Satellite and rentier modes of production, one of the dependency theories. Jabiri argues that the principle that determines social facts and events is formed by the dialectics of economic and cultural factors. According to him, social reason requires a focus on labor and production. However, the Islamic Arab political mind, influenced by the social subconscious, is oriented toward loot and rent. The logic of profiteering eliminates economic justice and exacerbates social and political conflicts and crises. Economic justice, by its presence, ensures social cohesion, while its absence leads to social disintegration. Political sovereignty exists by meeting the needs for food and shelter. The phenomenon of globalization and dependency relations are exacerbating poverty. For societies to achieve economic, political, and cultural independence, dependencies must first be eliminated. A Eurocentric cultural perspective hinders the economic, political, and cultural independence of Arab-Islamic societies. Economic justice must be compatible with national culture and, like Farabi’s perspective, possess a global perspective.