Artan dünya nüfusu, Covid-19 ile etkisini yeniden gösteren küresel salgınlar, savaşlar, küresel iklim değişikliği gibi hususlar tarımın stratejik rolünü daha da güçlendirmiştir. İnsanların sağlıklı ve yeterli beslenmesi ile tarıma dayalı pek çok endüstri kolunun faaliyetini sürdürmesi devamlı ve istikrarlı bir tarımsal üretimle mümkündür. Bununla birlikte ekonomik faaliyetler içerisinde en hassas ve de zorlu sektör de tarım sektörüdür. Tarımdaki bu belirsiz ve de hassas gelişim, birtakım çalışmalarla tolere edilebilir bir noktaya taşınsa da tam anlamıyla bertaraf edilebilmiş değildir. Yeşil Devrim ise bu noktada tarımı bambaşka bir noktaya taşımıştır. Öte yandan tarımda yaşanan gelişmeleri de gelişmiş, gelişmekte ve az gelişmiş ülkeler özelinde ayrı ayrı değerlendirmek gerekmektedir. Tarımda 4.0, topraksız tarım uygulamaları, tarımda ileri derecede makineleşme gibi hususlar gelişmiş ülkelerde çok daha yaygınken günümüzde çoğu gelişmekte olan ya da az gelişmiş ülkelerde ekstansif tarım yaygın bir şekilde sürdürülmektedir. Gelişmiş ülkelerin tarım faaliyetleri kapsamındaki son dönemlerin en fazla konuşulan uygulamalarından biri de başka ülkelerden tarım arazileri satın alma ya da kiralama yoluna gitmeleri olmuştur. Sınır Ötesi Tarım başlığı altında değerlendirilen bu uygulamanın birden fazla amacı bulunmaktadır. Bunların başında ucuz işgücü gelmekte olup kur farkına bağlı çok daha düşük tarımsal girdilerle daha avantajlı iklim şartları (Bol güneşlenme ve ışık – düşük ısıtma maliyetleri ve düşük don riski gibi) ile kendi ülkelerinde çok daha yüksek maliyetlerle yetiştirilen tarım ürünlerini daha ucuza mal etme kaygısı yatmaktadır. Küresel iklim değişikliği, su kaynaklarındaki mevcut sıkıntılı durum ve gıda güvenliği gibi hususlarda sınır ötesi tarım faaliyetlerini daha da tartışılır hale getirmektedir. Bu kapsamda Malezya, ABD ve Çin dünyanın önde gelen “Sınır Ötesi Tarım” faaliyetlerinde bulunan ülkeleri olup AB ülkeleri (Özellikle Birleşik Krallık, Almanya, Hollanda, Fransa gibi) bunları takip etmektedir. En fazla arazi kiralanan ülkeler ise Afrika ülkeleri (Nijer, Sudan, Somali, Kongo başta olmak üzere), Doğu Avrupa (Ukrayna başta olmak üzere), Güneydoğu Asya, Orta ve Güney Amerika ülkeleridir. Günümüzde 140 kadar ülke “Sınır Ötesi Tarım” faaliyetlerine dahil olmuş, Türkiye de bu anlamda Afrika ülkelerinde bazı yatırımlarda bulunmuştur. İlk olarak 2013 yılında başlayan bu girişimlerle önce Sudan’da sonra da Nijer’de araziler kiralanmıştır. Venezuela ve Ukrayna ile de tarım arazisi kiralama konuları görüşülmektedir. Kiralanan tarım arazilerinde ananas, mango, şekerkamışı gibi Türkiye’de yetiştiriciliği ekonomik olmayan tarım ürünleri yanı sıra kanola, susam, ayçiçeği ve yem bitkileri yetiştiriciliği de yapılacaktır. Öte yandan Türkiye’de de yabancılara kiralanmış ya da satılmış tarım arazileri bulunmaktadır. Türkiye kamuoyunda çokça tartışılan, destekçisi olduğu kadar muhalifi de bulunan “Sınır Ötesi Tarım” konusu Ziraat Coğrafyası’nın da bir inceleme alanını oluşturmaktadır. Coğrafi bir bakış açısıyla ele aldığımız bu konunun avantaj ve dezavantajları dünyadan örneklerle ortaya konulmuştur. Son yılların oldukça fazla konuşulan ve dünya genelinde hızla yaygınlaşan bu tarımsal faaliyetle ilgili Türkiye tarafının yapması gerekenler üzerinde durulmuştur.
The increasing world population, global pandemics like Covid-19, wars, and global climate change have further emphasized the strategic role of agriculture. The adequate and healthy nutrition of people, along with the continuity of various industries based on agriculture, can only be achieved through continuous and stable agricultural production. However, the agricultural sector is the most sensitive and challenging sector within economic activities. Although the uncertain and fragile developments in agriculture can be mitigated to some extent through various efforts, they have not been completely eliminated. The Green Revolution has transformed agriculture to a completely different level. Furthermore, the developments in agriculture need to be evaluated separately for developed, developing, and underdeveloped countries. While concepts like Agriculture 4.0, soilless farming practices, and advanced mechanization are more widespread in developed countries, extensive farming is still predominant in many developing or underdeveloped countries. One of the highly discussed practices of developed countries in their agricultural activities is the acquisition or leasing of agricultural lands from other countries. This practice, referred to as Transnational Agriculture, serves multiple purposes. The availability of cheap labor and the desire to produce agricultural products at lower costs based on currency exchange, as well as the advantage of more favorable climate conditions such as abundant sunlight, low heating costs, and low risk of frost, are among the main factors motivating this practice. Global climate change, existing water scarcity, and food security issues also make transnational agricultural activities more debatable. In this context, Malaysia, the United States, and China are leading countries in Transnational Agriculture, followed by EU countries (especially the United Kingdom, Germany, the Netherlands, France). The countries with the highest amount of leased land are African countries (primarily Niger, Sudan, Somalia, Congo), Eastern Europe (particularly Ukraine), Southeast Asia, and Central and South American countries. Currently, around 140 countries are engaged in Transnational Agriculture activities, and Türkiye has also made some investments in African countries in this regard. Land leases were initially established in Sudan and then in Niger starting in 2013. Discussions on land leasing with Venezuela and Ukraine are also ongoing. In addition to agriculture products that are not economically viable to cultivate in Türkiye, such as pineapples, mangoes, and sugarcane, the cultivation of rapeseed, sesame, sunflower, and forage crops will also take place on leased agricultural lands. Moreover, there are also agricultural lands in Türkiye that have been leased or sold to foreigners. The topic of Transnational Agriculture, which is widely debated in the Turkish public and has both supporters and opponents, constitutes a field of study within Agricultural Geography. By adopting a geographical perspective, the advantages and disadvantages of this issue have been illustrated with global examples. The requirements for Türkiye's involvement in this rapidly expanding agricultural activity, which has been widely discussed in recent years, have also been emphasized.