Ömer Seyfettin (1884-1920), Türk hikâyeciliğinin önde gelen isimlerinden birisidir. Askeri bir ailede büyümüş olmasının yanı sıra kendisi de asker olarak görev yapmıştır. II. Meşrutiyet’in ilanı sonrasında Balkan coğrafyasında askeri görevini yerine getirmiş, dolayısıyla siyasi ve toplumsal çatışmaların yakından tanığı olmuştur. Kısa bir hayat yaşamasına rağmen önemli tarih olayları içerisinde bulunmuştur. Hikâyelerinde Balkan Savaşlarından 1.Dünya Savaşına kadar geçen süredeki gerek cephe gerek cephe arkasındaki konuları işlemiştir. Yaşanmış olaylara hikâyelerinde yer vererek milli şuur oluşturmak istemiştir. Özellikle dönemin karmaşıklığından istifade etmek isteyen fırsatçı ve menfaatçi kişiliklere değinmiştir. Ömer Seyfettin’e göre millî kimlik, milletlerin kalıcı bir şekilde ayakta kalabilmesi için sahip olunması gereken en büyük şartlardan biridir. II. Meşrutiyet’in bir diğer yönü de kısmen sağladığı hareket serbestliğine bağlı olarak aydınlarımızın millî kimlik meselesine yönelmesine zemin hazırlanmış olup 1908’den sonra, Türkçülük düşüncesinin Balkan Savaşı’ndan sonra siyasî bir hüviyet kazandığını ve siyasî bir ideolojiye haline geldiği görülmüştür. Bütün bu gelişmelerle beraber, çeşitli teşekkül ve yayın organlarında millî kimlik meselesi daha sesli ifade edilmeye başlanmış olup Ömer Seyfettin de aktif bir şekilde bu hareketin içinde yer almıştır. Ardından bütün eserlerini bu düşünce noktasından hareketle kaleme almıştır. Eserlerinde millî kimliği kuvvetlendirmek, mücadele azmi ve cesaretini ele alarak geçmişten örnekler taşımıştır. Destanî bir ruhla kaleme alınmış eserler, savaş döneminde gerek halkın gerek askerin maneviyatında vatan müdafaasının azmini arttırmıştır. Bu çalışmada Türk hikâyeciliğinin öncüsü olarak bilinen Ömer Seyfettin’in hikâyelerinde konu olan vatan ve millet sevgisi incelenmiştir. Yaşadığı dönem, hikâyelerini oluşturan büyük unsurlardan biridir. Milliyetçilik mefkûresi dönemde hem cephede hem cephe arkasında yer almakla beraber İmparatorluk’tan sonra kurulacak yeni Türk devletin zeminini hazırlamıştır.
Ömer Seyfettin (1884-1920) is one of the leading figures of Turkish story telling. In addition to being brought up in a military family, he also served as a soldier. II. After the proclamation of the Second Constitutional Monarchy, he fulfilled his military duty in the Balkan geography, so he became a close witness of political and social conflicts. Although he lived a short life, he was in volved in important his to ricalevents. In his stories, he dealt with the subjects both at the front and behindt he front, from the Balkan Warstothe First World War. He wanted to create a national consciousness by in cluding lived events in his stories. In particular, he referred to opportunisticandutilitarian personalities who wanted to take advantage of the complexity of theperiod. According to Ömer Seyfettin, national identity is one of the most important conditions for nations to survivepermanently. II. Another aspect of the Constitutional Monarchy was that, depending on the freedom of movement it partially provided, the ground was prepared for our in tellectuals to turn to theissue of national identity. Along with all these developments, the is sue of national identity began to be expressed more loudly in various organization sand publications, and Ömer Seyfettin took an activepart in this movement. After wards, he wrote all his works from this point of view. In his works, he carried examples from the past by add ressing the strength of then ationalidentity, the determination and courage of struggle. In this study, the love of home land and nation, which is the subject in the stories of Ömer Seyfettin, who is known as the pioneer of Turkish story telling, has been examined. The period in which he lived is one of the majorelements that make up his stories. While the ideal of nationalism was both at the front and behind the front, it prepared the ground for the new Turkish state to be established after the Empire.