Kur’an’da Yusuf suresi ayrıcalıklı yönü ile diğer surelerden farklıdır. Bu makale surenin bir yorumundan ziyade onda geçen “en güzel kıssa” (ahsene’l-kasas) ifadesine odaklanmaktadır. Onun çözümlemesi üzerine bir denemedir. Bu ifadenin en temelde Yusuf’un güzelliğine mi yoksa surenin güzelliğine mi atıf yapıldığı soruşturulacaktır. Tefsirlerden yararlanmakla beraber konuyu daha genel olarak ele alınacak, insanlık tarihi açısından meselenin köklerine işaret edilecektir. Aslında konunun teorik ve pratik iki yönü bulunmaktadır. Teorik yönünü ele alan bu makalede öncelikle göz ve kulak ya da işitme ve görme karşıtlığının insanlık tarihi boyunca gelişimi, genelde Kur’an özelde ise Yusuf suresi bağlamında ne anlama geldiği üzerinden temellendirilecektir. Coğrafi olarak dünyanın Doğu Batı ayırımında, Batının göze ve görsele, Doğunun ise söze ve işitsele düşkünlüğü kaçınılmaz bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır. Aslında üç dinin kutsal metinlerinin (Tevrat, İncil, Kur’an) çıkış noktası Ortadoğu merkezlidir. Dolayısıyla Kur’an’ın sözsel ve işitsel, dolayısıyla kulağa dayalı bir metin oluşundan hareket edilecektir. Modern disiplinler ışığı altında detaylandırılacak konu antropoloji başta olmak üzere özellikle “anlatı bilim” (narratoloji) ve gösterge bilim” (semiotik)’in verilerinden azami istifade ile konuya yaklaşılacaktır. Neticede görüleceği üzere Kur’an’da gerek Yusuf Peygamber gerekse onun başından geçenlerin anlatıldığı Yusuf suresi ayrıcalıklı yönüyle dikkat çekici bir yapıya sahip belki de tek örnekliği gösterilmeye çalışılacaktır..
In the Quran, Sura Josepf is different from other suras with its privileged aspect. This article focuses on the "most beautiful story" (ahsene'l-kasas) expression in it, rather than an interpretation of the surah. It is an essay on his analysis. Whether this statement basically refers to the beauty of Joseph or the beauty of the sura will be investigated. While making use of the commentaries, the subject will be dealt with more generally, and the roots of the issue will be pointed out in terms of human history. In fact, the subject has two theoretical and practical aspects. This article, which deals with its theoretical aspect, will primarily be based on the development of eye and ear or hearing and vision opposition throughout human history, and what it means in the context of the Qur'an in general and the Surah Joseph in particular. Geographically, in the East-West divide of the world, the West's fondness for the eye and the visual, and the East for the word and auditory emerges as an inevitable necessity. In fact, the starting point of the sacred texts of the three religions (Torah, Bible, the Quran) is based in the Middle East. Therefore, it will be based on the fact that the Quran is a verbal and auditory text, and therefore an ear-based text. The subject, which will be detailed in the light of modern disciplines, will be approached with maximum benefit from the data of "narratology" (narratology) and semiotics, especially anthropology. As it can be seen in the end, in the Qur'an, both the Prophet Joseph and the Surah Joseph, in which his experiences are told, has a remarkable structure with its privileged aspect, and perhaps it will be shown as a unique example.