Günümüzde bilgisayarlar ve kullanıcı arayüzleri modern yaşamın ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Yaşamı taklit eden geleneksel sinema anlayışı açısından, bu durağan aygıtları ve kullanıcı arayüzlerini etkili bir biçimde temsil etmek önemli bir mücadeledir. Bu çalışmada görsel içerik sağlayıcısı Netflix’te yayınlanan Siyah Ayna dizisi örneklem olarak seçilmiş, tüm bölümler incelenerek aygıtların ve kullanıcı arayüzlerinin temsil edilme yöntemleri sınıflandırılmış ve incelenmiştir. İnceleme sonucunda içeriksel ve biçimsel çözümler sunan beş ayrı temsil yöntemi gözlemlenmiştir: arayüzün dışarıdan görüntülenmesi, arayüzün bindirmeyle gösterilmesi, aygıtların görsel olarak dönüştürülmesi, kurgusal aygıtlar kullanılması, arayüzlerin sahnelenmesi. Bu yöntemler zaman zaman bir arada kullanılmıştır. Arayüzlerin sinemada temsil edilmesi, sinema dili ve öykü anlatımı açısından pek çok olanak sağlamaktadır. Arayüzler, farklı gerçeklikleri temsil edebildiği için, sinemasal uzamın ve zamanın kısıtlamalarına bağlı kalmadan, sinema dilinin olanaklarının daha özgürce kullanılmasını mümkün kılmaktadır.
Today, computers and user interfaces have become an integral part of modern life. Effectively representing these static devices and user interfaces is a huge challenge fot traditional cinema that imitates life. In this study, the Black Mirror series published on the visual content provider Netflix was selected as a sample, and the representation methods of mobile devices and user interfaces were classified and analyzed. As a result of the analysis, five different representation methods were observed that offer contextual and formal solutions: displaying interface from outside, compositing images, visual transformation of devices, using fictional devices, staging interfaces. These methods can be used together occasionally. Representation of interfaces in cinema provides many opportunities in language of visual storytelling. Since interfaces can represent different realities, they make it possible to use the possibilities of cinematic language more freely without being bound by the constraints of cinematic space and time.