Bu çalışmada amacım Türkiye’de evlilikleri boşanma ya da kocanın ölümü ile sonuçlanan kadınların, evliliklerinin sonlanmasının, evlilik sonrası yaşamlarını nasıl etkilediği ve bu alanları dul ve boşanmış kadın olarak nasıl deneyimlediklerini incelemektir. Aile ve evlilik kurumunun kutsallaştırıldığı Türkiye’de bu kadınların toplumsal cinsiyet rolleri ve ev içi toplumsal cinsiyet iş bölümü nedeniyle, evliliklerinin sonlanmasından sonra kültürel önyargılar (erkeksiz kadının evli aileler için tehlikeli olması, dul kadın imgesi gibi) nedeniyle evlilik dönemine göre daha kapalı ve izole bir yaşam yaşadıkları, evlilik hayatlarına göre görece daha fazla sınırlandıklarını görülmüştür. Evliliğin boşanma veya eşin vefatı ile sona ermesinden sonraki yaşamlarını sosyo-eonomik daha rahat yaşamak adına "namuslu" olduklarını kanıtlama çabasına girdikleri görülmüştür.
In this study, my main purpose is to grasp how women whose marriage is ended up either by divorce or the loss of the husband experience the life after marital dissolution as widows and a divorced women. These women are stigmatized such as they are called “deviant” or assumed sexually threat to stable marriage and families as widow or divorced women. Thus, because of these attitudes, they are isolated and stayed in more closed relations. Morever, because of the cultural context they live in, divorced and widow women trapped in the control of other men in the family, in the neighborhood or in the society. To express that they are "honorable" in order to live in a more socio-eco-friendly way after the end of the marriage by divorce or death of the spouse.