Türkiye’de kadının statüsünü ortaya koyan en önemli faktör, hiç kuşkusuz, sosyokültürel etkenlerdir. Türkiye’nin toplumsal düzenindeki baskın erkek egemenliği, tarihsel kökenleri ve İslamiyet’in erkeğe tanıdığı geniş yetkiler nedeniyle oldukça sağlam temeller üzerine oturtulmuştur. Kadının, erkek karşısında zayıf kabul edildiği, rol ve ilişkilerin de bu zayıflığı sürdürecek biçimde tanımlandığı bir toplum düzeninde mağduriyet kaçınılmazdır. Ancak, bazen ilerici görülen hamlelerin süreç içinde yine kadının aleyhine rol oynadığı ya da işlevsizleştiği anlaşılmaktadır. Bunun nedeni yapılanların daima mevcut algı potasına dahil olması, ve bu potada egemen görüşlere uygun biçimde şekillenmesidir. Güç eksenli kadın aleyhine algının tespit ve teşhir edilmesinin bir zorunluluk olduğu değerlendirilmektedir. Dahası, kadın ve erkeğin eşit statüye sahip olduğu bir Türkiye yaratma mücadelesi söz konusu algının değiştirilmesi çabasını da içermelidir.
The social structure in Turkey is predominantly patriarchal, and this has a major influence on the perception of women. Because of its historical roots and the broad authority that Islam grants men, the preponderant male dominance in the social order in Turkey rests on rather firm foundations. Victimhood is inevitable in a social order where women are deemed as weak compared to men and where their roles and relationships are defined in a way that will perpetuate this weakness. However, it becomes clear that sometimes steps that seem progressive recoil back on women over time or that they are ineffective. The reason for this is that all actions take place in the general melting pot of perceptions, where they are shaped to become acceptable to the hegemonic views. It is vital that perceptions made within a balance-of-power framework where women are disadvantaged be identified and exposed. Furthermore, the struggle to create a Turkey where women and men have equal status should also include the effort to be change the perceptions of women that we have discussed here.