İkinci Dünya Savaşı’nın ardından dünya siyasi konjonktüründe ortaya çıkan değişim, birçok devleti yerel ve bölgesel önlemler almaya itmiş ve Soğuk Savaş adı verilen bu dönemde devletlerin, herhangi bir çatışma olasılığına karşılık savunma ihtiyaçlarını karşılamak için ordularını güçlendirdikleri görülmüştür. ABD ve SSCB’nin önderliğinde iki bloğa ayrılan dünyada, Yunanistan tercihini ABD’den ve dolayısıyla antikomünizmden yana kullanmıştır. Bu süreçte iç ve dış politikada önceliğini antikomünizm çerçevesinde belirleyen Yunanistan’da 1960’larda sol muhalefetin güçlenmesi, iktidardaki sağ kanadın konumunun sarsılmasına yol açmıştır. 1963’te merkez solun iktidara taşınmasının ardından siyasi güçler arasında ortaya çıkan çekişme, ülkeyi ciddi bir siyasi krize sürüklemiştir. Bu siyasi kriz, Yunan ordusu içindeki antikomünist yapılanmanın ürettiği bir grup subayın yönetime el koymasına zemin hazırlamıştır. 21 Nisan 1967’de iktidarı ele geçiren Albaylar Cuntası ülkeyi yedi yıl boyunca yönetmiştir. Cunta yılları Yunanistan için “karanlık dönem”dir ve bu dönemde Yunan iç politikası baskıcı ve katı uygulamalarla şekillenirken, dış politikada Yunanistan “yalnız”ı oynamıştır. Albaylar Cuntası’nın sonunu getiren olay ise Temmuz 1974’te Cunta yönetiminin Kıbrıs’taki darbe girişimi olmuştur. Bu olay Türkiye’nin adaya müdahalesine gerekçe oluştururken, dolaylı olarak Yunanistan’daki Cunta’nın devrilmesine de zemin hazırlamıştır. Böylece Yunanistan yedi yıllık Cunta iktidarının ardından demokrasiye kavuşmuştur. Bu çalışmada, Yunan tarihinin en karanlık dönemlerinden biri olarak görülen Albaylar Cuntası dönemi; Cunta’nın iktidara geliş süreci, ideolojik arka planı ve iktidardaki uygulamaları çerçevesinde incelenecektir.
After the Second World War, change in world’s political conjuncture propelled many states to take local and regional measures and in this Cold War period the states strengthened their armies in order to supply the needs of military defence in case of any probable conflict. In the world of two blocks led by the USA and the USSR, Greece preferred to take place on the side of the USA and anticommunism. In this process Greece prioritized anticommunism in its domestic and foreign policy. In 1960s, the strengthening of the left opposition in Greece, led to undermine the position of the ruling right-wing party. Following the rise to power of the center left, the conflict between the political powers dragged the country to a critical political crisis. This political crisis provided a basis for a group of military officer, whom the anticommunist structuring in Greek military generated, to seize the power. On April 21, 1967 Greek Military Junta seized the power and governed the country along seven years. The junta years are a “dark period” for Greece and in this period of time, Greece acted as “alone” in its foreign policies while Greek domestic policy took form of oppressive and strict applications. The break-up event of junta was the July 1974 coup attempt of Greece in Cyprus. This case constituted a reason for Turkey to intervene in Cyprus meanwhile provided a basis for Junta to be overthrown indirectly. As a result of that, Greece rejoined democracy after the seven-year junta period. In this study, the period of Greek Military Junta which is seen as one of the darkest periods of Greek history, will be analyzed within the framework of the process of seizing the power of Colonels, their ideological background and their administration in power.