Bu çalışmada, Çin Halk Cumhuriyeti ile Afrika ülkeleri arasında son dönemde yoğunlaşan ilişkilerin karşılıklı ve uluslararası reelpolitik sonuçları analiz edilmektedir. İç dönüşümüne paralel olarak Soğuk Savaş sonrası dönemde Afrika’ya angaje olan Çin, kıtada kolonyal dönemden itibaren aktif olan Fransa ve İngiltere gibi geleneksel aktörlerden daha etkili ve farklı bir nüfuz stratejisi izlemektedir. Çin-Afrika ilişkilerinin gelişmesi, Afrika ülkelerinin nisbî anlamda ekonomik ve diplomatik güçlerini artırmakta; Batılı devlet ve kurumların ise Afrika ülkeleri ile kurmuş oldukları ilişki biçimini değişime zorlamaktadır. Batılı devletler açısından asıl sorun, Çin’in Afrika’yı bir sıçrama tahtası olarak kullanıp güç kazanması, diğer bir deyişle, Afrika’yı “sessizce fethederek” müstakbel hegemonyasını inşa etmesidir.
This article aims to examine the present and possible effects of Chinese-African relations on the People’s Republic of China and African countries as well as to address the international realpolitik implications of the growing Chinese influence in Africa. In Africa, China has been trying to develop a strategy and a way of relationship different from those developed by the traditional actors such as France and Britain that have been active in the continent since the colonial era. Chinese-African relations can relatively increase the economic and diplomatic power of African countries and change the present form of relationship developed by the Western states and institutions with African countries. The main question here for the Western countries is China’s gaining power by using Africa as a stepping stone and bulding its future hegemony by “silently conquering” the continent.