1929 Dünya Ekonomik Bunalımı ve sonrasındaki gelişmeler Batılı ülkelerin ekonomik hayatında klasik liberalizmi dönüştürerek, ekonomiye devletin müdahalesi öngören “refah devleti” (sosyal devlet) anlayışını ortaya çıkarmış ve uzun yıllar Batılı ülkelerin sosyal, siyasal ve ekonomik hayatı bu anlayış çerçevesinde şekillenmiştir. 1970’li yıllarda yaşanan ekonomik krizle birlikte neo-liberalizm adıyla esasta klasik liberalizme dönüş yaşanmakla birlikte, bu dönemdeki liberal düşünce, klasik liberalizmden farklı olarak muhafazakâr değerlerin de eklemlenmesiyle “Yeni Sağ” ya da liberal-muhafazakârlık adıyla yeni bir biçim almıştır. Bu çerçevede her alana müdahale eden, merkeziyetçi, katı hiyerarşik, kurallara sıkı sıkıya bağlı olan devlet anlayışından esnek örgüt yapılı, âdem-i merkeziyetçi, yumuşak hiyerarşili, minimal devlet anlayışına geçiş yaşanmıştır. Liberalizmin “piyasa ekonomisi” ve “sınırlı devlet” ilkeleri ile muhafazakârlığın toplumsal değerlere vurgu yapan anlayışının bir sentezi
The Great Depression of 1929 and the developments that followed transformed economic life in Western countries by effecting a change from classical liberalism to “welfare state” (social state). This change provided for government involvement in the economy, which shaped social, political and economic life in Western countries for many years to come. With the economic crisis of the 1970s, there was a return to classical liberalism under the guise of neo-liberalism. The economic liberalism of that era was accompanied by socially conservative values, which were together called the “new right,” or liberal-conservatism. There was a transition from an understanding of state as an interventionist, centralist, rigidly hierarchical, and strictly ordered entity to a decentralized, less hierarchical, and minimal state with a flexible organizational structure. The “new right” ideology, which combined the “free market” and “limited government” principles of liberalism with social conservatism, beca