Bu makalede, uzun bir süreden beridir sanat eleştirmenlerinin ve düşünürlerin gündemini meşgul eden edebiyat- ideoloji ilişkisi, idealist estetik ve Marksist estetik anlayışları çerçevesinde incelenmektedir. Edebiyatı gerçeklikle olan ilişkisi bağlamında ele alan idealist estetikçiler, ideolojinin edebiyattaki rolünü yadsımakta ve edebiyatı bir yaratım süreci olarak belirlemektedirler. Oysaki Marksist yaklaşım, edebiyatı toplumsal bilinçle bağlantısı çerçevesinde ele alıp gerçekliğin yansıması olarak tanımlamaktadır. Marksist geleneği sürdüren kimi eleştirmenler ayrıca edebiyatı, üretim ilişkileriyle üretim güçleri arasındaki ilişkiye dayandırarak onu gerçekliğin üretildiği alan olarak değerlendirmektedirler. Yazar, eserini üretirken sırtını ideolojiye dayayarak gerçekliği metne taşımaktadır. Yani toplumsal bilincin bir yansıması olarak edebiyat, ideolojiden beslenmekte ve ondan güç almaktadır. Bu da yazar-ideoloji ilişkisini irdelemeyi de gerektirmektedir. Yazar, gerçekliği öncelikle
This article deals with the relationship between literature and ideology, which have been occupying the agenda of art critics and thinkers for more than two centuries, from Marxist and idealist aesthetics perspectives. Idealists, who deals with literature based on its relationship with the reality, deny the role of ideology in literature and defines literature as a creation process. On the other hand, Marxist approach focus on the relationship between literature and social conscious and defines it as reflection of reality. In addition, some Marxist critics base literature on relationship between productive forces and evaluate it as a field where reality is produced. The author relies on ideology when creating his work and carries reality to the text. That is, as reflection of social conscious, literature is nourished and empowered by the ideology. This, in turn, requires analyzing author-ideology relationship. The author first evaluates the reality, and the carries it to the text via