ERKEN DÖNEM UYUMSUZ ŞEMALARIN YORDAYICISI OLARAK ÇOCUKLUK ÇAĞI TRAVMALARININ İNCELENMESİ

Author:

Year-Number: 2018-81
Yayımlanma Tarihi: null
Language : null
Konu : KLİNİK PSİKOLOJİ
Number of pages: 379-398
Mendeley EndNote Alıntı Yap

Abstract

Yapılan bu çalışmanın amacı erken dönem uyumsuz şemaların yordayıcısı olarak çocukluk çağı travmalarının incelenmesidir. Erken dönem uyum bozucu şemalara dair bazı özellikleri ele almıştır. Bunlardan ilki; şemaların gerçek olarak kabul edilen ve kişi tarafından çevre ile ilişkilerde kullanılan katı ve koşulsuz inanç ve duygular olmasıdır. Şemalara dair özelliklerden ikincisi, erken dönem uyum bozucu şemaların otomatik bir şekilde ortaya çıkışı, katı (esnek olmayan) ve temelde hayatta kalmaya yönelik yapısı (survival) dolayısıyla değişime dirençli, kendini yineleyici ve sürdürücü olmalarıdır. Çocukluk Çağı Travması; çocuğun bakımından sorumlu ebeveyn ya da bakıcı gibi bir yetişkin tarafından çocuğa uygulanan fiziksel, duygusal, cinsel olarak farklılık gösteren çocuğun gelişimine olumsuz yönde etki eden tüm eylem ya da eylemsizliklere çocukluk çağı travması denir. Araştırmamız ilişkisel tarama modeline dayanmaktadır. Araştırmanın örneklemi genç yetişkin / kadınları kapsamaktadır. Örneklem grubu 256 kişiden oluşmaktadır. Katılımcılar, anket ile çalışmayı uygulayan bireylerden oluşmaktadır. Katılımcıların tamamı araştırmaya katılmadan önce gönüllü olarak katıldıklarını belirtmişlerdir. Araştırmadan elde edilen sonuçlara göre; Duygusal istismar ile duygusal yoksunluk, başarısızlık, sosyal izolasyon, duyguları bastırma, iç içe geçme/ bağımlılık, ayrıcalıklılık/ yetersiz özdenetim arasında pozitif yönde anlamlı ilişki bulunmuştur. Fiziksel İstismar ile başarısızlık, karamsarlık, sosyal izolasyon, onay arayıcılık, iç içe geçme/ bağımlılık, kendini feda, terk edilme, cezalandırıcılık, kusurluluk, hastalık ve tehditler karşısında dayanıksızlık, duygusal yoksunluk arasında pozitif yönde anlamlı ilişki bulunmuştur. Cinsel İstismar ile başarısızlık, karamsarlık, sosyal izolasyon, onay arayıcılık, ayrıcalıklılık/ yetersiz özdenetim, kendini feda, terk edilme, cezalandırıcılık, kusurluluk arasında pozitif yönde anlamlı ilişki bulunmuştur. Çocukluk çağı travmaları ile başarısızlık, iç içe geçme/ bağımlılık, ayrıcalıklılık/ yetersiz özdenetim arasında pozitif yönde anlamlı ilişki bulunmuştur. Çocukluk çağı travmaları artıkça başarısızlık, iç içe geçme/ bağımlılık, ayrıcalıklılık/ yetersiz özdenetim artmaktadır. Araştırmamızın yaş değişkenine göre duygusal istismar, fiziksel istismar, fiziksel ihmal, cinsel istismar düzeyleri arasında anlamlı farklılık bulunmaktadır. 35-40 yaş arasında olan kişilerde duygusal istismar, fiziksel istismar, fiziksel ihmal, cinsel istismar en yüksek iken çocukluk çağı travmaları düzeyleri arasında 40 yaş üstünde olan kişilerde fiziksel ihmal en yüksektir. Yapılan bu araştırmanın yaş değişkenine göre başarısızlık arasında anlamlı farklılık bulunmaktadır. 35-40 yaş arasında kusurluluk en yüksektir. Bu yaş grubundaki kişilerin hayatlarında bir şeylerin tamamlanmış olmasını ve bir yaşantılarının bir düzen içerisinde olmasını isteyebilirler. İsteklerinin karşılanmadığı taktirde kendi iç dünyasına dair başarısızlık duygusu içerisine girebilirler. Yaş ile hastalık ve tehditler karşısında dayanıksızlık arasında anlamlı farklılık bulunmaktadır. 26-30 yaş arasında hastalık ve tehditler karşısında dayanıksızlık en yüksektir.

Keywords

Abstract

Aim of the this study is examine to predection between early maladaptive schemes and childhood traumas. There are two important features at early maladaptive schemes. Firstly, schemes are solid unconditional belief, emotions which is accepted as truth by person and community. Secondly, schemes occure automatically and because of schemes have instict of survival, which is iterator, maintainer, resistanst of changing. Childhood trauma is based on physical, emotional and sexual abuse by their parents or caring. This study is based on relational scanning model. Sample of the study is 256 woman. Participants occured who accepted to join survey. Also participants remarked to join survey voluntary. According to the results of the study; there is positive relationship between emotional abuse, emotional deprivation, failure, social isolation, suppression of feelings, intercourse / dependence, privilege / inadequate self-control. There is a significant positive relationship between physical abuse and failure, pessimism, social isolation, seeking seeking, nesting / dependence, self-sacrifice, abandonment, punishment, imperfection, inability to face disease and threats and emotional deprivation. There is a positive correlation between sexual abuse and failure, pessimism, social isolation, seeking seeking, privilege / insufficient self-control, self-sacrifice, abandonment, punishment and imperfection. There is a significant positive correlation between childhood trauma and failure, intercourse / dependence, privilege / inadequate self-regulation. As childhood traumas increase, failure, nesting / dependence, privilege / insufficient self-regulation are increasing. According to the age variable of our study, there is a significant difference between emotional abuse, physical abuse, physical neglect and sexual abuse levels. Among people aged 35-40 years, physical abuse, physical abuse, physical neglect, and sexual abuse are the highest, whereas physical abuse is the highest among people aged over 40 years. According to the age variable of this study, there is a significant difference between the failure. Among the 35-40 years of age, it has the highest degree of imperfection. People in this age group may want something to be completed in their lives and their lives are in order. If their wishes are not met, they may feel a sense of failure in their inner world. There is a meaningful difference between age and disease and threats. Between 26-30 years of age, there is a high degree of intolerance in the face of diseases and threats.

Keywords